murat

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
murat

murat yiğit


2 posters

    maraş katliamı

    murat yiğit
    murat yiğit
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 89
    Yaş : 37
    Kayıt tarihi : 10/02/09

    maraş katliamı Empty maraş katliamı

    Mesaj  murat yiğit Çarş. Şub. 11, 2009 2:04 pm

    Katliam saatinin kuruldugu süreç:
    7 Nisan 1978’de Ankara’da PTT araciligiyla bombali bir paket, Malatya Belediye Baskani Hamit FENDOGLU’na gönderilir. Hamit FENDOGLU gönderilen paketi açmis, patlama sonucu kendisi, gelini ve iki torunu yasamini yitirmislerdir. Yine ayni tarihte, ayni özellikte ve agirlikta baska bir bombali paket, Pazarcik CHP İlçe Baskani Memiş ÖZDAL’a gönderilir; ÖZDAL, paketten kuskulanarak almaz, ancak PTT memurlari paketi açarlar ve patlama sonucu bir PTT memuru ölürken, digeri agir yaralanir. Biri Adiyaman’a digeri Adana’ya gönderilen iki ayri paketin varligindan daha önce söz edilmisti.
    Yapilan inceleme sonucu kuşkular, bombalarda kullanilan patlayici maddenin Nükleer Arastirma Merkezinden alindigi kuskulari dogar ve bu kurulus kapatilarak sorusturma baslatilir. Dönemin basbakani Ecevit, bombalarla Ülkü Ocaklarinin iliskisinin arastirildigini söyler. Bunun üzerine MHP Genel Başkani Alpaslan Türkeş, Malatya benzeri olaylarin Erzurum ve Kahramanmaras’ta da çikabilecegi tehdidini savurur.
    TÜRKEŞ, bu açiklamasini, Malatya Belediye Baskani Hamit FENDOGLU’nun katledilisinin üçüncü gününde yapmistir. Açiklamanin hemen sonrasi, Erzurum’da 500’e yakin ülkücü, Atatürk Üniversitesi’ndeki sol görüslü ögrencilere ve ögretim üyelerine saldirmislardir. Ülkücülerin baska bir grubu da Erzurum içinde terör estirerek solculara ve CHP’lilere ait isyerlerini tahrip etmislerdir.
    Diger yandan, Memis ÖZDAL Pazarcik’taki adresine gönderilen bombali paketi alsaydi, Malatya olayi gibi bir katliam hemen o günlerde Kahramanmaras’ta da yasanacakti.. Memis ÖZDAL’in kuşkusu, böyle bir katliami önler. Bu durum üzerine, ülkücüler hazirliklarini zamana yayarlar.
    Basbakan Bülent ECEVIT, “MHP Genel Baskaninin bildigi bazi seyler var. Bu arada hükümetimiz bir güvenlik önlemi almak üzere çevre il ve garnizonlardan Maraş’a askeri birlikler gönderdi. Önlem alinmiştir” diyordu. Güvenlik güçleri ve askeri birlikler, Maras’in sokaklarinda sıkı önlem alirlar. Güvenlik güçleri, saat 22.30 siralarinda Serintepe Mahallesinde dolasan iki kisiden süphelenir ve gözaltina alirlar. Bu kisilerin, bir süre önce Imam-Hatip Lisesi’nde hirsizlik yaptiklari iddiasiyla aranan Ahmet KOLUTEK ile Ali KOŞARGELIR olduklari, üzerlerinde patlamaya hazir üç dinamit lokumu bulundugu ortaya çikar. Sorusturma sonucu, kentte sabaha kadar arama yapilir. Aramada 34 kisi gözaltina alinir. Ayrica üç otomatik silah, çok sayida mermi ve patlayici madde ele geçirilir. Gözaltina alinanlar, ifadelerinde birçok yeri bombaladiklarini, iki gizli örgüt “Türk Yildirim Komandoları” ve “Esir Türkleri Kurtarma Ordusu” ile iliskili olduklarini söylemişlerdir. Yine ifadeleri sonucu, İstasyon Caddesi üzerinde bulunan caminin avlusunda gömülmüş, etrafi sıvanarak, fitilleri disarida birakilmis, patlamaya hazır beş adet dinamit de ortaya çikarilmistir.
    Emniyetin bir yetkilisi, “Yapilan sorusturma kentte meydana gelen patlamalarin bir provokasyon oldugunu ortaya çikarmistir; komandolar, özellikle kendi kuruluslari olan derneklere bombayi atiyorlar, sonra da suçu solcu gruplara yüklemek istiyorlar” diyordu. (Cumhuriyet, 22. 04. 197
    Savci Nuri MİMAROGLU olayi şöyle anlatır:“Saat 08.40 siralariydi. Makam odamda, ceza hâkimlerimiz Kazim DEMIRSU ile Ertop KANMAZ arkadaslar beni bekliyorlardi. Ben o sirada savci yardimcilari arkadaslarimla birlikte tutuklama olayinin tahlilini yapiyordum. Odaci gelerek hakim beylerin beni makam odamda beklediklerini söyledi. Odaya girdigimde her iki hakimlerimizin ayakta olduklarini, polis memuru ile MHP’li Milletvekilinin de içeride bulundugunu gördüm. Milletvekilinin bana ilk sözü ‘Pezevenk’ oldu. Çesitli hakaretler yagdiriyordu. Polisler Milletvekilini disari çikardilar...” (22. 04. 1978 tarihli Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet)
    Maraş katliami 23-24 Aralik 1978’de yapıldı. Oysa bu tarihten sekiz ay önce bir katliamin plan ve hazirliklarinin yapildigi somut kanitlariyla ortadadir. MHP Genel Başkani TÜRKEŞ’in de “kehaneti”yle, bu hazirliklardan haberli oldugu açik açik görülmektedir.Yine bu gelismelerden anlasiliyor ki, ülkücüler, Maras katliamini, gönderilen bombali paketlere göre planlamislar ancak, Pazarcik CHP İlçe Baskani Memiş ÖZDAL’in paketi almayisi ve güvenlik güçlerinin Maras’ta ortaya çikardiklari ırkçı örgüt elemanlarinin tutuklanmasi, Maras’ta katliami geciktirmiştir.
    O tarihten Aralik’a kadar geçen sekiz aylik süre içinde katliamin altyapisi hazirlanmaya çalisilir. Katliamdan bir hafta önce, görevli olduklarini söyleyen birtakim kisiler, Alevi ve Solcularin oturduklari semtlerde, bir tür nüfus sayimi yaptiklarini söyleyerek konutlari dolasmislar, evde kaç kisinin oturdugunu sormuslar ve yeni numaralar verdikleri kapilari kirmizi boyayla isaretlemislerdir. Baska bir bölgede baska bir grup, bu kez PTT görevlisi olduklarini ve mektuplarin kaybolmamasi için bir çalisma yaptiklarini söyleyerek kapilara boyayla isaretler koymuslardir. Isaretlerin ne anlama geldigini “isaretlenenler” bir hafta içinde aci bir sekilde ögreneceklerdi.
    Kamuoyu nezdinde katliama meşruiyet kazandirmak için bazi senaryolarin hazirlanmasi da gerekiyordu. Faşist örgütlerin her zaman basvurduklari yöntemlerden biri “Dini ve camileri” kullanmaktir. Belirli yerlere ve özellikle ibadethanelere patlayici madde atiyorlar ve “Dinsiz solcular atti” diye propaganda yapiyorlardi. Maras katliaminda da ayni yönteme basvurulmustur. Kendi binalarina ve camilere tesiri az patlayicilar atiyor, sonra suçu solculara yükleyerek “mesru tepkilerini” göstermek için miting ve yürüyüs yapiyor, ardindan saldiriya geçiyorlardi. Maras’ta da bu yönde planlar yapilmis, hazirliklar tamamlanmistir. Sira artik uygulamaya gelmistir.
    Katliamin baslama vurusu: Çiçek Sinemasinda patlama
    ÜGD tarafindan getirtilen “Günes Ne Zaman Dogacak” isimli bir film 16 Aralik 1978’de Çiçek Sinemasinda gösterilmeye baslanir. 19 Aralik Sali günü seans saat 20.00’de baslamistir. Seyirciler içinden sik sik “Müslüman Türkiye, Milliyetçi Türkiye, Başbuğ TÜRKEŞ, Komünistler Moskova’ya, Katil iktidar” sloganlari yükselmektedir.
    Çiçek Sinemasi, Maras’in Bogazkesen, Kanlidere, Uzunoluk ve Kale Caddelerinin kesistigi dört yol agzindadir. PTT ve CHP binasina yakindir. Filmin bitimine az bir süre kalmisken salonda tesiri az olan bir patlama olur. Önceden hazirlanmis 30-40 kisilik Ülkü Ocakli bir grup, “Bunu solcular atti” diye diger seyircileri tahrik etmisler, sloganlarla PTT ve CHP binasina saldirmislardir.Polis, olaya hemen el koyar. Arastirma sonucu patlayici maddenin ülkücüler tarafindan atildigi ortaya çikar. Bu nedenle bazi kisiler gözaltina alinir. Gözaltina alinanlardan Yusuf ILHAN, poliste verdigi 21 Ocak 1979 tarihli ifade tutanagi söyledir:
    “Daha önceden tanidigi sanik Ökkes KENGER’in 17. 12. 1978 Pazar günü kendisine ‘Ankara’dan geldim, cezaevinde yatan kardesin Muhittin’i gördüm, sana selami var, ama sen kardesine layik degilsin; neden sagda solda dedikodu yapip kardesimin cezaevine girmesine onlar sebep oldu diyorsun, biz Kahramanmaras’i düzeltecegiz. Çiçek Sinemasindaki film ülkücüleri savunuyor, arkadaslarimiz oraya toplaniyor, biz bunlari istedigimiz yöne çekebiliriz, sana da is düsüyor. Bir görev versek yapar misin?’ dedigini; kendisinin ‘Kardesimi yaktiniz, beni de mi yakmak istiyorsunuz?’ diyerek bu teklifi kabul etmedigini ve yanindan ayrildigini; 18. 12. 1978 Pazartesi günü eski belediye önünde yine yanina gelen sanik Ökkes KENGER’in ‘Sana bir görev verecegim, yapmazsan seni harcariz, bu baskanin emridir’ dedigini, tuvalete gidecegini söyleyerek sanigin yanindan ayrildigini; aksam eve geldiginde kardesi Mehmet ILHAN’in ‘Seni bir arkadasin Kümbet Çay Bahçesinde bekliyor’ demesi üzerine oraya gittiginde sanik Ökkes KENGER’in kendisini bekledigini ve ‘Yarin aksam Çiçek Sinemasina patlayici madde atacagiz, esas görevi biz yapacagiz, senin yapacagin iste korkacak bir sey yok, tas atmak gibi bir sey’ diyerek parkasinin cebinden çikardigi kirmizi çiçekli bir beze sarilmis yarim dinamit lokumunu kendisine verdigini; fitilinin yarim parmak disarida göründügünü; beze sarili bir yarim dinamit daha göstererek ‘Bir arkadasimla beraber sinemada olacagiz, yan salondan sahne kismina geçip oradan atacagiz, sen yarin aksam fllm basladiktan sonra kaleye çikan yolun üzerinde dolas, içerdeki patlamayi duyduktan sonra elindeki dinamiti atesleyip sinemanin damina at’ dedigini; kendisinin bu dinamiti aldigini; 19. 12. 1978 günü aksam sinemadaki patlamayi duyunca kendisinin de elindeki dinamiti atesleyerek sinemanin damina firlattigini; ancak dinamitin patlamadigini; bilahare bulustuklari ÖKKES’in ‘Sen bizi kandirdin, dinamiti atmadin’ dedigini; yanindan ayrilip eve gittigini, dinamiti patlatmaktaki amacinin sinemadaki ülkücü gençligi ve disaridaki halki tahrik etmek ve patlamayi solcularin yaptigi intibaini vererek hadise yaratmak oldugunu söylemistir.”
    murat yiğit
    murat yiğit
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 89
    Yaş : 37
    Kayıt tarihi : 10/02/09

    maraş katliamı Empty Geri: maraş katliamı

    Mesaj  murat yiğit Çarş. Şub. 11, 2009 2:07 pm

    Saldiri:
    Yörükselim ve Mağaralı Mahallesi:
    Sabahin ilk saatlerinde, Abdurrahman Kurt’un evine civardaki evlerden otomatik silahlarla ates edilmis; gazli paçavralar ateslenerek evin içine atilmistir. Daha sonra eve giren fasistler, evdeki insanlari feci sekilde döverek iskence etmistir. Sokaklarda dolasan baska bir grup, silahla evlere ates etmektedir.Yörükselim Mahallesine giden saldirgan gruba katilmak, destek vermek için Uzunoluk Caddesi üzerinde toplanan üç bine yakin ve ellerinde MHP bayragi bulunan bir topluluk, “Alevilere ölüm, komünistler Moskova’ya, milliyetçi Türkiye” sloganlariyla harekete geçer. Askeri birlikler saldirganlari engellemeye çalismis, ancak topluluk, içlerindeki maskeli kisilerin, “Ne duruyorsunuz, Yörükselim’de arkadaslarimiz sehit ediliyor, yürüyelim” tahrikiyle barikati yaran topluluk, Yörükselim’deki saldirgan gruba katilmistir. Ellerinde sopa, demir çubuk, odun, balta, nacak, silah ve patlayici maddeler bulunan saldirganlar, önceden işaretlenmiş Alevî evlerini tahrip ederek atese veriyorlardi. Mahallede, bazi kisilerin, saldirganlara karsi savunmak amaciyla ates açtiklari, birkaç kisinin öldügü söylenir. Yörükselim Mahallesini isgal eden faşistlerin bir grubu, Ahırdağı eteklerindeki Çamlik bölgesinde bulunan Alevi evlerine yönelir, ancak burada sol bir grubun direnisiyle karsilasir; karsilikli çatisma sonucu taraflardan ölenler olur.
    Sayisi bini bulan bir saldirgan toplulugu Magarali Mahallesini basmis, evlerinden disari çikardiklari Alevileri kursuna dizmislerdir. Katliam sonrasi, dere içinde Alevilere ait kokusmus 16 ceset bulunmustur
    Katliami yaşayanlar anlatiyor:
    “... Hep ellerinde Alman tüfeği, mavzer, makineli tüfekler vardi. Kadinlarimizin memeleri kesildi. Alti aylik çocugumuza kursun sıkıldı. Kollari kesildi, kafalari dövüldü (ezildi). Kadinlarimizin hem ölüsüne hakaret ettiler, hem dirisine. Kocasinin yaninda yaptilar. Kocasi dedi ‘Allah’tan korkun’. Kocasini çektiler öldürdüler. Ardindan kadini öldürdüler. 20 yasinda bir babayi ogluyla birlikte öldürdüler. Gözlerine şiş soktular insanlarin. Seyrantepe’de Kaşanlı (...)ün karisinin irzina geçip, kursuna dizdiler. Daha sonra külotunu çikarip sokaga attilar. Kalayci Şah İsmail’e de baltayla vurup beynini parçaladilar....”
    **
    Kamil BERK: “23. 12. 1978 günü, geceden beri bir seylerin olacaginin kusku ve korkusunu yasiyorduk. Ama yine de, devlet var diye biraz güveniyorduk. Ne bilelim ki, ... sabahin ilk saatleriydi, günes doğmak üzereydi. Mahallenin sokaklarinda sopali, silahli, baltali büyük bir grup bagirarak yürüyorlardi. Magarali Deresini geçerek Ahmet TABAK’in motorunu yaktilar. Sonra Ahir Dagina dogru gittiler. ‘Allahini, peygamberini seven, eli balta, silah, sopa tutan yürüsün, Alevileri öldürelim, komünistleri içimizden temizleyelim’ çagrisiyla ve bagirmalariyla mahalle içinde saldiriya geçtiler. Bu sirada askerler geldi, saldirganlari asagi dogru indirdiler. Ögleden sonra yeniden geldiler. Benzin siseleri vardi. Alevilerin evlerine saldirdilar, evlerin penceresinden benzin siselerini içeri attilar; arkasindan gazlı bezleri atesleyerek içeri attilar. Evleri atese verdiler. ‘Maras size mezar olur, vatan olmaz; Yasasin Türkeş, Yaşasın MHP’ diye bagiriyorlardi. Ellerindeki uzun menzilli silahlarla evlerimize ates etmeye basladilar. Korkudan kaçip kurtulmak isteyenlere arkadan ates edip öldürüyorlardi. Bu sirada evden çikmakta olan Cemal BAYIR ve Ali ÜN’e silahla ates ettiler ve öldürdüler. Biz de Molla TABAK’in evine sigindik. Bu eve de ates ettiler. Merdiven basinda içeri girmeye çalisan Fatma BAZ ile Zeynep AYDOGDU’yu kursunla öldürdüler. Fatma BAZ’in kucagindaki 6 aylik oglu Yilmaz da kursunla öldürüldü. Molla TABAK’in evine çok insan siginmisti. Disaridan yagmur gibi kursun geliyordu. Evin camlari, kapilari delik desik olmustu. Bizler içerde birbirimize sarilarak hem agliyor, hem korunmaya çalisiyorduk. Askerler geldi, hepimizi kislaya götürdüler. Evlerimiz, esyalarimiz hem yagmalandi, hem yakildi.”
    ****
    Olay kısaca bu. Bir Maraşlı olarak ilk elden ve olayı bizzat yaşayanlardan duydum. Daha çok şey var. Ama yazılacak şeyler değil. Allah için savaşa, Yaşasın Türkeş, Müslüman Türkiye, Türkiye Milliyetçidir gibi faşist sloganları ve daha ağırlarını duydum.
    Ben Yezide nasıl beddua okuduysam Alevi olupta ırkçı, dinci partilere, fikirlere, şiddet ve zor kullanan hertürlü kurum, parti, inanç ve teşkilata bağlananlara lanet okuyorum. Aleviliğe göre bunlar zaten DÜŞKÜNdür. Ceme alınmaz ve Alevilikten afaroz edilir. Dedelerin geçmişte Dergahlarda aldığı kararlara bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Alevileri öldüren ve hakaret eden bir zihniyete bağlanan, bir insan hala ALEVÎyim diyemez,dememeli. Kardeşlerini öldüren, tecavüz eden bir zihniyete bağlanıp ve onun yandaşlığını yapanlara lanet olsun. VE ONLARA TÜM ÇORUMLU, MARAŞLI, GAZİ MAHALLELİ, SİVASLI gerçek ALEVÎLER olarak LANET OKUYORUM. Mekanınız ve bir avuç toprağınız YEZİDİN başucu olsun.
    Olsun ki Zamanında dini kimliğinden dolayı yüzülen, asılan, yakılan Nesimi, Hallac, Pir Sultan gibi Pirlerin başına gelenleri, sırf Alevi, Solcu, Kürt, Ermeni, Ateist vs olduğu için aynı katliamların kendi başına, çocuğunun ve eşinin başına da gelebileceğini unutmasın. Bunların kendi cocukları 50-100 yıl sonra solcu olabilir, ateist yada darwinist olabilir, garantisi varmı olmayacağının. Sırf bu inançları yüzünden X kişi veya partinin kendi torunlarını öldürmesi hoşlarına gider mi?
    Soruyorum:zamanında inanç özgürlüğü olmadığı için onlarca kez ALEVİLER isyan etmedimi? Babek,Babailer, Şeyh Bedrettin, Nur Ali Halife, Şah Veli,Pir Sultan, Kalender Çelebi, Bozoklu Şah Celal, Baba Zünnun, Zünnunoğlu, Şahkulu Baba, Pir Sultan Abdal, Dadaloğlu, Köroğlu, Seyit Rıza, daha onlarca İSYAN var. Biz neyiz OSMANLIYA göre. cevabınız var mı? (Oysaki Anadoluda hiçbir inanç ve ırk bu kadar isyan etmedi. Bazı çevrelerce gizliden gizliye horlanan Kürtler bile.) Ama bize zulüm ettiler biz onun için şeyyy yani ama ,,, ettik? Kim kime göre haklı? Ama zulüm, hak, var oluş, son çare, çırpınış...
    Ne derseniz deyin…( bana sorarsanız o devirlerde yaşasaydım ön saflarda Celal’in, Şahkulunun, Pir Sultanın yanında can verirdim)
    İş kendimiz olunca haklıyız. Dışişleri Bakanı ALİ BABACAN yunanistandaki türk ve müslümanlara Dilinize ve dininize sahip çıkın hakkınızı arayın, caminizi yapın, asimile olmayın diyor ama Türkiyede ki Alevilerin Cemevlerine izin vermiyor, zorla cami yapılıyor, avrupada bir camiye izin verilmedi diye bunlar kendine çağdaş diyorlar bakın çocuklarımızı kiliseye sevkediyorlar diye çıngar çıkarıyorlar; ama aynı dakikada bir alevi köyüne zorla cami yapılıyor..
    Bu ne lahana turşusu.. siz önce kendi milletinize haklarını verin örnek olun sonra başka ülkelere ders verin..

    Onun içindir ki: iftiraları, terörü bırakın ORDUmuz üstüne düşeni yapıyor. Onun için ordalar. Biz Aleviliğe Partiyi, siyaseti, şiddeti bulaştırmayalım.
    Bulaştıranları da lanetleyelim. Vatandaş olarak oy kullanma hakkımız var ve mecburuz. Onun için kullanıyoruz. Bunu yaparken de en insancıl olan, ırkçı, dinci olmayan, bu ülkeye gerçekten faydası olacak, sosyal partilere oy verelim.. Bir ALEVİyede bu yakışır.
    Ben ÖNCE ALEVÎYİM, SONRA BEKTAŞÎ, SOLCUYUM, HÜMANİSTİM, MATERYALİSTİM, DEVRE İNANIYORUM.
    Hedefimiz hangi inanç olursa olsun bu ülkeyi çağdaşlaştırmak olsun. Irk, terör, şiddet, hoşgörüsüzlük ALEVİLİĞİN düşmanıdır.
    Alevilik milleti kabul etmez anlamında ırk düşmandır demiyorum. Zaten aleviliğin insanı merkeze koyan öğretisini uygularsanız Türk, Kürt, Ermeni, Laz, Arap vs huzur ve barış içinde yaşar. Çünkü alevilik insana bakar,bulgar, yunan, türk, kürt, arap, laz, ALEVİLİĞİN bahçesinde ki güllerdir. o 72 millete bir nazarla bakan 73. millettir.
    murat yiğit
    murat yiğit
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 89
    Yaş : 37
    Kayıt tarihi : 10/02/09

    maraş katliamı Empty Geri: maraş katliamı

    Mesaj  murat yiğit Çarş. Şub. 11, 2009 2:07 pm

    MARAŞ KATLİAMI (24 ARALIK 197

    Maraş Katliamı iki solcunun öldürülmesiyle başladı. Katliam 23 ve 24 Aralık 1978'de gerçekleştirildi. Katliamın hazırlık süreci 8 ay öncesine kadar gitmektedir.

    MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in çeşitli dönemlerdeki konuşmaları ve MHP'nin Maraş'taki etkinlikleri katliama örnek delillerdir. Katliamdan bir hafta önce, Alevilerin ve solcuların çoğunluk olarak yaşadıkları semt ve mahallelerde görevli olduklarını ifade eden bazı kişilerin "tuhaf" bir nüfus sayımı yaptıklarını söyleyerek evleri dolaşarak, evlerde kaç kişinin yaşadığı gibi sorular sorarak ve evlere yeni numaralar vereceklerini söyleyerek kapıları kırmızı boya ile işaretlemişlerdir. Bazı belgelerde ise PTT görevlileri olduklarını söyleyen kişiler, mektupların kaybolmasını engellemek için bir çalışma yaptıklarını söylemek suretiyle kapılara boyayla işaretler koymuşlardır. Bu işaretlemelerin amacı, Alevi ve Solcu evlerini belirlemek ve kendi yandaşlarına zarar vermemektir.

    Çiçek Sineması Olayı:

    Ülkücü Gençlik Derneği tarafından getirilen "Güneş Ne zaman Doğacak" adlı film 16 Aralık 1978'de Çiçek Sineması'nda gösterime sokulur. 19 Aralık Günü 20.00 seansının sonuna doğru tesiri az bir patlayıcının patlamasıyla bir tahrik başlar. Salonda film sırasında sık sık "Müslüman Türkiye" "Milliyetçi Türkiye" “Koministler Moskova'ya”, "Başbuğ Türkeş" gibi sloganlar atılır. Filmi izleyenler arasında bulunan bir grup Ülkü Ocağı mensubu, "Bunu solcular attı" yollu söylemleriyle diğer izleyicileri de tahrik etmek suretiyle PTT ve CHP binalarına slaganlar atarak yönelmiş ve saldırılarda bulunmuşlardır.

    Polisin olaya el koyarak, olayın ülkücüler tarafından gerçekleştirildiğini ispatlaması sonucu bazı kişiler gözaltına alınır. Patlamanın arkasındaki kişinin Ökkeş Kenger olduğu anlaşılır.

    20 Aralık'ta akşam saatlerinde "Alevi ve Solcuların çoğunlukla gittiği Yeni Mahalle'de bulunan Akın Kıraathanesi'ne patlayıcı madde atılır ve iki kişi yaralanır. Sonraki akşam bir başka patlamada sağ görüşlü Güngör Gençay adlı birisinin evine atılır. Aynı akşam (21 Aralık 197 Maraş Meslek Lisesi öğretmenlerinden Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu okuldan evlerine giderken silahlı saldırıya uğrarlar. Solcu olarak bilinen öğretmenlerden Hacı Çolak olay yerinde yaşamını yitirirken Mustafa Yüzbaşıoğlu'da hastaneye götürülmesine rağmen kurtarılamaz. "solcu" öğretmenlerin cenazeleri önce Maraş Lisesi önünde, ardından da beşbin kişinin katıldığı kortej halinde Ulu Cami'ye doğru yola çıkar. Bu arada faşist ve sağcı gruplar cenaze törenine saldırmak için geceden çevre il, ilçe ve köylerden adam getirmek için "Koministler, Aleviler Cuma namazında camileri bombalayacaklar, Müslüman kardeşlerimizi katledecekler. Bunun hazırlığını yapıyorlar. Müslüman kardeşlerimizi katliamdan korumak için toplanalım ” yollu çağrı propagandalarda bulunurlar. Öte yandan Maraş Müftüsü de resmi araçlarla kenti dolaşarak Sünni halkı kışkırtmıştır.

    Devlet Hastanesi Başhekimi'nin, Cumhuriyet Savcısı'nın zorlamasına rağmen cenazeleri Cuma namazının bitimine denk getirmesi, işlemleri geciktirmesi başka bir soru işaretidir.

    Cenaze kortejinin camiye doğru giderken polis ve askerler pankartlara kadar her şeyi toplarlar. Cenazeler camiye yaklaştığında toplanan saldırganlar "Komünistler Moskova'ya, Katil İktidar" sloganlarıyla saldırıya geçerler. Üzerlerinde bulunan taş, sopa, kiremit parçaları ve patlayıcı maddelerle korteje saldırmalarının ardından polisin grupların arasından çekilmesi ve jandarmanın yetersiz olmasıyla cenaze korteji dağılır ve cenazeler sahipsiz kalır. Cenazeler askerler tarafından Devlet Hastanesi morguna kaldırılır.

    Gruplar halinde kent içine yayılarak Aleviler’in yoğun olarak bulunduğu mahallelere saldıran faşistler önlerine çıkanları dövmeye, ev ve işyerlerini tahrip etmeye başlamışlardır. DİSK, TÖB-DER, Pol-DER, CHP, TİKP, Tekstil Sendikası ve Sağlık Müdürlüğü binaları yıkılıp yakılır, av tüfeği satan dükkanları talan ederek silahları alırlar. Sokak aralarındaki çatışmalarda üç saldırgan hayatını kaybeder. Geç saatlere kadar süren çatışmalar, askerler tarafından denetim altına alınır. Bu arada 100'e yakın işyeri tahrip edilmiştir, yıkılmıştır.

    Alevi ve Solculara Yönelik Toplu Katliamlar:

    Faşist gruplar, cenaze töreninden sonra nasıl bir saldırı planı hazırlayacaklarını ve saldırı için kullanacakları sopa, demir çubukları, kazma, kürek, benzin ve gaz gibi malzemeleri temin ederek belli evlerde saklamaya hazırlanıyorlardı.

    23 Aralık günü yapılması planlanan saldırıda halkın da yer alması için camilerde ve belediye hoparlöründen, "Dünkü olaylarda komünist ve Aleviler tarafından şehit edilen üç din kardeşimizin cenazesi kalkacaktır. Bütün din kardeşlerimiz buna katılsınlar, son görevlerini yapsınlar" yönlü çağrılar ve duyurular yapılmaya başlanır.

    Aleviler’in yaşadığı mahallelerde otomatik silahlarla saldırılar başlarken, bir yandan da işaretlenen evlere benzinli gazlı, yanıcı maddeler atılmaya başlanır. Ardından evlere girilerek kadın, çocuk demeden linç, tecavüz ve işkenceler başlar.

    Polisin ve askerlerin bir haftadır başlayan ve son günlerde yoğunlaşan hazırlıklara yeterince önlem almamaları veya genel geçer önlemler alarak hareket etmesi saldırganların kentte istedikleri gibi hareket ederek Maraş'ı ele geçirmelerine neden olur.

    Katliamı gerçekleştirenler, kadınlara tecavüz ederler, hamile kadınların karınlarını deşerler, kundaktaki çocukları bağazlarlar, kurşun sıktılar, öldürdükleri kadınlara tecavüz ederler, kadınların memelerini keserler. Çocukları gözlerinden şişlerler, insanları baltalarla saldırıp öldürürler.

    Saldırganların "Aleviler, diğer mahallelerde Müslüman kardeşlerimizi, ”kadınlarımızı katlediyorlar, Camileri ateşe veriyorlar" biçimindeki propagandaları yüzünden daha önce tarafsız kalan birçok Sünni kökenli vatandaşlarımız da olaylara katılmaya başlamışlardır. Bu saldırılarda İsadivanlı ve Durak Mahallelerinde bulunan cami imamları da propaganda ve saldırılarda yer alırlar. Mahalle muhtarı olaylara katılmayanları zorlayarak silah, patlayıcı ve yanıcı maddeler toplar. Belediye araçları saldırı sırasında mühimmat ve silahlar taşır mahallelere. Saldırganlar işaretli evlerin yanında YSE binası, Sağlık Ocağı, çarşı Karakolu ve Sağlık Müdürlüğünü, işgal edip yakarlar.

    Bir çok mahallede, sokakta, evde, polisler hiçbir şeye karışmazken, askerler son anda saldırıya uğrayanları kurtarmaya çalışırlar.

    Askerlerin ellerinden sığınanları alıp kurşuna dizen saldırganlar, Sağlık Ocağından, Devlet hastanesine getirilenleri kurşuna dizmeye, öldürmeye başlarlar.

    22 Aralık'ta faşistler tarafından başlatılan katliam beş gün sürmüştür. Devletin tüm kurumları, yetkilileri ve güvenlik güçleri durumu kontrol edememişlerdir.

    Kent dışına kaçışlar çoktan başlamıştı. Öte yandan aileleri, yakınları, çocukları Maraş'ta olanlar da kente girmeye çalışıyorlardı. Katliamda rahat hareket edenler MHP'li taraftarlardı. Katliamın ganimetini de onlar topluyordu.

    Meydanları kontrol etmeyi başaran saldırganlar "Kahrolsun Komünistler, Müslüman Türkiye, Din elden gidiyor, Vali istifa, İçişleri Bakanı'nın kellesini isityoruz" sloganları her yanı kaplamıştı. Askerlerin tüm önlem ve kuşatmalarına rağmen faşistler Hükümet konağında bulunan ve oraya sığınanları katletmek istiyorlardı.

    Olayları, katliamı yakından izleyen ve faşistlerin kellesini istedikleri İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı ise, katliamın, solcuların tahrik etmesi sonucu çıktığını söylemekteydi. Özaydınlı bu sırada bir de Türkeş'i ziyaret ederek, alınacak önlemleri konuşuyordu. Olaylar Türkeş'in tam da istediği gibi gelişiyordu zaten... Türkeş "Ülkücüler güvenlik güçlerinin yardımcılarıdır” derken, hükümette ülkücüleri bu gözle görüyor ve koruyorlardı. Öte yandan askerlerin olayları önleme çabalarına yanıt olarak "komünist asker" sloganları bile atıyorlardı. Öyleki jandarma Alay Komutanlığı'nı bombalama eylemi bile gerçekleştirmeye çalışmışlardı.
    murat yiğit
    murat yiğit
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 89
    Yaş : 37
    Kayıt tarihi : 10/02/09

    maraş katliamı Empty Geri: maraş katliamı

    Mesaj  murat yiğit Çarş. Şub. 11, 2009 2:08 pm

    Sağlık Bakanı Mete Tan, Türkoğlu İlçesi yakınında ülkücüler tarafından durdurulur, taş ve silahla beraberindeki konvoya saldırılarda bulunulur. Güvenlik güçleriyle saldırganlar arasında pazarlıklar yapılır. Bakan , ancak bu pazarlıktan sonra Maraş'a girebilir.

    Aynı biçimde Topçam ve Karabıyıklı köyü yakınlarında Adalet Bakanı Mehmet Can, Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur ve Devlet Bakanı Salih Yıldız'ın da önü kesilir, silahlı ve taşlı saldırılara uğrarlar.Güvenlik güçlerinin müdahalesi saldırıyı engeller, ancak, Bakanlar Maraş'a korku içinde girebilmişlerdir.

    Kentte yangınlar sürüp, sokaklarda cesetler kokuşurken, faşistler ise "Yaşasın Başbuğ Türkeş" propagandalarıyla sokaklarda dolaşıyorlardı.

    Maraş'a gelmenin ötesinde ancak Hükümet Binası'ndan çıkamayan Bakanlar ve Milletvekilleri bir ortak bildiri hazırlayarak barış çağrısında bulunurlar. Olayların bitmesi ve kayıpların daha da büyümemesi yönünde ifadelere yer verilen bildiride, “Şerefli Türk Ordusu'na ve Güvenlik Kuvvetlerine yardımcı olunuz, evlerinizde istirahat ediniz” deniyordu. Ayrıca Milletvekilleri olayların tamamen durması için Maraş Müftüsü'nünde konuşmasını istemelerine rağmen Müftüye ulaşmaları mümkün olmaz.

    Maraş Katliamı'nı gerçekleştirenler çatışmaları çevre köylere de taşırıyorlar. Köylüleri "Maraş'taki solcular, koministler, Aleviler birleşerek camileri bombalıyorlar, mahallelerde Sünni müslümanların evlerini tahrip ediyor ve yakıyorlar. Kadınlara-kızlara tecavüz ediyorlar. Alevi köylerinden silahlı militanlarını Maraş'a getiriyorlar. Biz de Maraş'a giriş yollarını kontrol edelim. Bir bölümümüz de Maraş'ta direnen kardeşlerimizin yardımına gidelim" biçiminde kışkırtmalarla çevre Sünni köyler de olayların içine çekilmişlerdir. Bunun sonucunda çevre yolların giriş ve çıkışlarını kontrol altına alanlar da yolcuları sorgulamaya, Alevi olanlara işkence yapmaya, bazılarını da öldürmeye kadar götürmüşlerdi işi.

    İmamların Rölü ve Kini: 22 Aralık günü Cuma namazında Bağlarbaşı İmamı Mustafa Yıldız'ın söyledikleri olayın dincilerle, faşist ülkücülerin nasıl bir araya geldiklerini ve ortak hedeflerini nasıl örtüştürdüklerini göstermektedir. Kara İmam, Cuma vaazında "Oruç ve namazla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır" diyor. Halkı tahrik etmeye çalışan diğer faşist ve dinciler ise, "Allah için Alevileri, gavurları vurun, evlerini yakın. Solcuları öldürün. Polis ve asker durdurursa dönün onları da vurun" diyorlardı.

    Maraş'ta bu tahrik ve propagandalar, tertipler katliam, yakma yıkmalar, 25 Aralık gecesi ancak durdurulabilir. Olaylarda 111 kişi ölmüş, binin üzerinde insan yaralanmıştır. 552 ev ve 289 işyeri yakılıp yıkılarak tahrip edilmiştir. Olayların ardından Alevi nüfusunu, yüzde 80'inin Maraş'ı terk ettiği istatistiklere geçmese de biliniyor.
    murat yiğit
    murat yiğit
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 89
    Yaş : 37
    Kayıt tarihi : 10/02/09

    maraş katliamı Empty Geri: maraş katliamı

    Mesaj  murat yiğit Çarş. Şub. 11, 2009 2:08 pm

    DEVLETE GİZLİ BİR RAPOR

    İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı, Maraş Katliamı’nın gün ışığına çıkartılması için özel bir ekibi görevlendirir Özel ekip ayrıntılı raporunu İçişleri Bakanı’na sunar. Ancak raporun içeriği gizli tutulur. Gündem Dergisi , bu raporu elde etmiş, bazı bölümlerini yayınlamıştır. Raporun yayınlanan bölümü şöyle:

    “18.12.1978 günü, ÜGD Maraş şubesi ikinci başkanı Mustafa Kanlıdere, Ökkeş Kenger ve üçüncü başkan Mustafa Tecirli’ye “Halkı kışkırtmak, tahrik etmek ve isyanını sağlamak için solcuların attığı süsü verilmek kaydıyla, tahrip gücü az bir dinamit atılmasını” emretmiştir. Atılacak dinamit için Başkan Mehmet Leblebici ile görüşür ve bir köye gelir, aynı gün birinci başkan Leblebici Ankara’ya hareket eder...

    “15 gün öncesinden itibaren, gelecek program olarak “Zeynel ile Veysel” filminin parçası gösterilmişken ve ayrıca yedek olarak sırada iki film daha bulunurken, Adana Maraş ÜGD Şubesi’ne gelen iki şahsın getirdiği bu film (‘Güneş Ne Zaman Doğacak’, 16 Aralık’ta aniden gösterime sokulmuştur...

    “Patlama sesinden sonra ilk kaçan Salman Ilıksoy’un peşine düşülür. 40 metre sonra yakalanır ve çarşı karakoluna götürülür. Bu sırada patlama olayını ve bombayı atanı gördüğünü ve tanıdığını ifade eden Cuma Avcı isimli şahıs da karakola getirilir... Salman Ilıksoy, polis memuru Mahir Güney ve polis memuru Hasan Aydın, ‘Bombayı atanı tanırım’ diyen Cuma Avcı’nın karşısına çıkarılır. Cuma Avcı ortada bulunan polis memuru Hasan Aydın’ı göstererek, tanıdığını bildirir. Emniyet Müdür Yardımcısı Hüsnü Işıklı’nın ikazı üzerine ikinci kez polis memuru Hasan Aydın’ı göstererek tanıdığını bildirir. Teşhise katılan dışarı çıkartılır. Konu için zabıt tutulmaz. Bu arada tanık Cuma Avcı’ya, ‘o polis memuru idi. Suçlu o değil. Bombayı atanlar parkalı olur. Onlar uzun bot giyerler, sakallıdırlar, bıyıklarına dikkat ettin mi?’ gibi şeyler söylenir. Sonra Salman Ilıksoy yine amir odasına teşhis için alınır. Ve tabii Cuma Avcı bombayı atan şahsı ısrarla tanır ve teşhis eder. Son olarak, Emniyet Müdürü Kamuran Korkmaz’ın emriyle aynı karakolun bir başka odasına geçilerek, dosyada bulunan teşhis zaptı düzenlenir...

    “Olaylardan önce, Ankara İli Bahçelievler, Karşıyaka ve Keçiören semtlerinde oturdukları bilinen Hüseyin Yıldız, Ünal Ağaoğlu, Haluk Kırcı, Mustafa Özmen, Mustafa Dülger, Remzi Çayır, Mustafa Demir, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli, Mustafa Korkmaz ve İsmail Ufuk ile Mehmet Gürses isimli şahısların Kahramanmaraş iline gittikleri öğrenilmiştir. Yine İskenderun Demir Çelik İşletmesi’nde Fabrika Stok Kontrol Müdür Muavini olan Hayri Kuşçu, Çelik-İş Sendikası yetkililerinden Tuncay Terekli...isimli şahısların olaylardan önce ve olaylar sırasında Maraş’a gittikleri öğrenilmiştir.

    “19-25 Aralık 1978 tarihleri arasında Kahramanmaraş ili otellerinde kalan kişilerin günlük kayıtlardaki isim listesine göre (..) aynı isme sahip kimi kişilerden, meslekleri bir seferinde terzi, bir seferinde çiftçi gibi değişik kayıtlar alınmıştır. Bunun dışında raporda, o günlerde herkesin dikkatini çeken Milli Piyangocularla ilgili ilginç bilgiler vardı. ‘Adıyaman ilinden gelerek Çelik Palas Oteli’nde 19-20 Aralık 1978 günlerinde yatan ve kendilerini Milli Piyangocu olarak tanınan 26 değişik isimli şahısların Milli Piyango İdaresinden alınan, 26 Ocak 1979 gün ve 013/653 sayılı yazıları ve ekinde bulunan belgelerden, ne sabit ne de seyyar bayii olmadıkları anlaşılmıştır. Yine ekte bulunan 013 sayılı yazıdan, yalnız 9 ve 31 Aralık günlerinde çekiliş yapıldığı anlaşılmıştır. Kahramanmaraş ilinde de yeteri kadar Milli Piyango bayii vardır. Ve 19-22 Aralık günlerinde çekiliş olmayacağına göre, sahte meslek göstererek kalan bu kişilerin, olaylardan haberdar olarak gelmiş militanlar oldukları kanısı uyanmaktadır.

    “Milli Piyangocuların Kahramanmaraş’a doluştuğu bu günlerde bazı evler ve işyerleri üç hilal çizilerek, bazıları ise üzerlerine çarpı konularak işaretleniyor, şehirde çeşitli yerlerde solcular, Aleviler ve hükümet aleyhine slogan yazılıyordu.

    “22 Aralık 1978 günü Maraş’ta olaylar patlak verdiğinde iki ayrı telefon görüşmesi daha yapılmıştır.

    “İskenderun Demir-Çelik İşletmesi’nde çalışan Alaattin Eryaman isimli şahıs, Kahramanmaraş İli 3050 numaradaki şahıs ile konuşurken, 3050 numaradaki kişinin, ‘Benzinlikte toplandık, mahallelere saldırdık’ dediği öğrenilmiştir.

    “Adana ilinden bir şahıs, Malatya Özel Doğu Kliniği Doktoru Muhittin Turgut’u telefonla aramıştır. Yapılan bu telefon konuşması sırasında, Adana’daki şahıs, ‘Kahramanmaraş’tan oraya yaralılar gelecek, dikkatli olun’ demiştir. Muhittin Turgut, ‘Orasını bana bırakın. Malatya olaylarında bir açık verdim mi ki bunda vereyim. Malatya olaylarında ne şekilde çalıştığımı siz de bilirsiniz’ karşılığını vermiştir”

    Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Gerekçeli Kararında katliamı planlayıp, uygulayanlar olarak MHP, Ülkücü Gençlik Derneği, MİSK gibi yasal parti ve örgütlerle ETKO, Kontr-gerilla gibi illegal örgütlerin adı geçer. Bu isimler sanık ifadelerinde, tanık beyanlarında ve güvenlik görevlilerinin raporlarıyla, basında çıkan haberlerde yer alır.

    Yaşayanların Ağzından Katliam

    Meryem Polat: “Beş çocuğum, damadım ve kızımın nişanlısı vardı. Evimiz, mahallenin en ucundaydı. Ortalardaki bir eve gittik. Sabahtan başlayıp ikindiye kadar bütün evleri yaktılar. Bir çocuk kazanda yakıldı. Bizim evin de yandığını duydum, çocuklarla gittik, baktık yanıyordu. O sırada bağıra bağıra 100 kadar kişinin geldiğini gördük. Hemen yanan evin bodrumuna sığındık. Her şeyi tekrar talan ettiler. Biz bodrumda suyun içindeydik; üstümüz tahtaydı. Tahtalar yanıyor, üstümüze düşüyordu. Evim kül oldu. Bodrumda sekiz kişiydik, orada olduğumuzu anlamadılar, çıkıp gittiler. Askerler gelip bizi Ticaret Lisesi’ne götürdüler.

    Kamil Berk: "23.12.1978 günü, geceden beri bir şeylerin olacağının kuşku ve korkusunu yaşıyorduk. Ama yine de, devlet var diye biraz güveniyorduk. Ne bilelim ki,... sabahın ilk saatleriydi, güneş doğmak üzereydi. Mahallenin sokaklarında sopalı, silahlı, baltalı büyük bir grup bağırarak yürüyorlardı. Mağaralı Deresi’ni geçerek Ahmet Tabak’ın motorunu yaktılar. Sonra Ahır ‘Dağı’na doğru gittiler. ‘Allahını, peygamberini seven, eli balta, silah, sopa tutan yürüsün, Alevileri öldürelim, komünistleri içimizden temizleyelim’ çağrısıyla ve bağırmalarıyla mahalle içinde saldırıya geçtiler. Bu sırada askerler geldi, saldırganları aşağı doğru indirdiler. Öğleden sonra yeniden geldiler. Benzin şişeleri vardı. Alevilerin evlerine saldırdılar, evlerin penceresinden benzin şişelerini içeri attılar; arkasından gazlı bezleri ateşleyerek içeri attılar. Evleri ateşe verdiler. ‘Maraş size mezar olur, vatan olmaz; Yaşasın Türkeş, Yaşasın MHP‘ diye bağırıyorlardı. Ellerindeki uzun menzilli silahlarla evlerimize ateş etmeye başladılar. Korkudan kaçıp kurtulmak isteyenlere arkadan ateş edip öldürüyorlardı. Bu sırada evden çıkmakta olan Cemal Bayır ve Ali Ün’e silahla ateş ettiler ve öldürdüler. Biz de Molla Tabak’ın evine sığındık. Bu eve de ateş ettiler. Merdiven başında içeri girmeye çalışan Fatma Baz ile Zeynep Aydoğdu’yu kurşunla öldürdüler. Fatma Baz’ın kucağındaki 6 aylık oğlu Yılmaz da kurşunla öldürüldü. Molla Tabak’ın evine çok insan sığınmıştı. Dışarıdan yağmur gibi kurşun geliyordu. Evin camları, kapıları delik deşik olmuştu. Bizler içerde birbirimize sarılarak hem ağlıyor, hem korunmaya çalışıyorduk. Askerler geldi, hepimizi kışlaya götürdüler. Evlerimiz, eşyalarımız hem yağmalandı, hem yakıldı”

    Yeter İşbilir: ”Ali Rıza İşbilir kaynım olur. Dumlupınar Mahallesi Neyzen Sokakta oturmaktayız. Ali Rıza İşbilir’in polis memuru olan kardeşi Hacı Veli’yle yeni evliyiz. Kaynım Ali Rıza’nın evinde kalıyorduk. 23.12.1978 cumartesi günü öğleden sonra tahminen saat 15.00 sıralarında ellerinde balta, sopa, tahta, av tüfeği bulunan saldırganlar, oturduğumuz evin önüne geldiler. ‘İşte sarı öğretmen Ali Rıza İşbilir’in evi’diye bağırdılar. Dışarıdan evi kurşun yağmuruna tuttular. Bir kısmı dama çıkarak bacaları yıkmaya başladı. Sonra oturduğumuz evin kapısını, duvarlarını, kazma ve baltayla kırarak, sökerek içeriye girdiler. Ben, odada bulunan elbise dolabının içine girdim, saklandım. saldırganlardan bazıları ellerindeki tahta ile dolaba vurmaya başladılar. ‘Aman ben varım’ diye bağırarak ve ağlayarak dışarı çıktım. Tahta ile bana vurmak isterken, elimi önüne siper ettim. Elim ve kolum ağır yaralandı. Bir ara fırsat bulup dışarıya doğru kaçarken, merdivenlerde kaynım öğretmen Ali Rıza İşbilir’in karısı Ayşe’nin ve kızı Sebahat’ın orada yerde yattıklarını, üzerlerinde televizyon, biriket, taş, tahta parçalarının bulunduğunu, her taraflarının kan olduğunu görüp üzerlerine düştüm. Sonra kendime geldim ve kalktım, aşağıya doğru kaçmaya başladım. Arkadan tüfekle ateş ettiler, omuzumdan yaralandım. Sokakta birkaç evin kapısını dövdüm, hiçbiri içeri almadı. Arkamdan koşarak beni yakaladılar, evdeki ölülerin yanına götürdüler. ‘Türk müsün, gavur musun?’ diye sorguya çektiler. Yaralarımdan kan akıyordu. Ben de ‘Türküm, buraya yeni gelin geldim’ dedim. Birisi, ‘Bırakalım, bu Türkmüş’ dedi. bazıları da ‘Elimize geçmişken öldürelim’ diyordu. Üzerimdeki bilezik, küpe ve altınlarımı aldılar. Sonra beni aşağı indirerek caddeye doğru götürdüler. cadde üzerinde Ali Rıza İşbilir’in oğlu Mehmet’i sopa ve kalaslarla dövüyorlardı. Bir saldırgan, Mehmet İşbilir’e ‘Bu senin neyin oluyor?’ diye sordu. O da, ‘Benim amcamın karısıdır, yeni gelin geldi. Onu öldürmeyin’ dedi. Beni oradan alarak bir düğün evine götürdüler. Sonra babamın evinin yakınına götürüp bıraktılar. Kaynım öğretmen Ali Rıza, karısı Ayşe, kızı Sebahat, oğlu Mehmet ve eşim Hacı Veli İşbilir’i öldürdüler. Evlerini, eşyalarını da yaktılar.”
    murat yiğit
    murat yiğit
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 89
    Yaş : 37
    Kayıt tarihi : 10/02/09

    maraş katliamı Empty Geri: maraş katliamı

    Mesaj  murat yiğit Çarş. Şub. 11, 2009 2:08 pm

    Maviş Toklu: “24.12.1978 Pazar günü, saat 10.00 sıralarında mahallemizin Muhtarı Mehmet Yemşen ile Fevzi Görkem’ın başında bulunduğu saldırgan bir grup, ‘Allah Allah, Koministlerin kökünü kazıyacağız, büyük-küçük demeyin, komünistlerin kafasını ezin’ diye bağırıyorlardı. Muhtarın elinde silah ve bayrak vardı. Diğerlerinin elinde silah, patlayıcı madde, gaz, benzin, sopa gibi saldırı malzemeleri vardı. Evime hücum ettiler, kapıyı kırarak içeri girdiler. Odada oturan kocamı (Kalender) alıp bahçeye çıkardılar. Ben de arkalarından koşarak çıktım. Muhtara, ‘Aman etmeyin eylemeyin, kocamı öldürmeyin, çoluk çocuğumu meydanda koymayın’ diye çok yalvardım. Muhtar bana dönerek, ‘Çocuklarını götür, Karaoğlan beslesin, kocanı Karaoğlan’ın yoluna kurban kesiyorum’ dedi. ‘Karaoğlan kim?’ diye sorduğumda, ‘ECEVİT’ diye cevap verdi. Kocamı, gözlerimin önünde işkence ederek öldürdüler. Öldürülürken kocama sarıldım, üstüm başım hep kan oldu. ‘Aman muhtar etme eyleme, sen ne ediyorsun?’ dediğimde ‘Pişirdik pişirdik, koministler gelsinler, hep yesinler’ dedi. Saldırganlar, bu defa yakınımızda oturan kardeşim Hüseyin Toklu’yu götürmek için evinin etrafını sardılar ve kardeşimi içerden çıkardılar. Yine muhtara yalvardım yakardım. ‘Kocamı öldürdün, bari kardeşimi öldürme’ diye yalvarıyordum. Muhtar ise, ‘Hüseyin’i de Karaoğlan yoluna kurban ediyorum. Biz Karaoğlan yoluna bu sene kurban keseceğiz, bayram günü gelmiş’ dedi ve kardeşim Hüseyin’i işkence ederek öldürdüler.

    “Sonra, karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen çok yaşlı Cennet Çimen’in evine gittiler. Bu kadını, ‘Gel nene, gel nene’ diyerek elinden tutup dışarıya çıkardılar. Cennet kadın, gözleri görmediği ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan habersizdi. Sanıklardan Cuma Yalçın ile Nuri Boğa tornavida ile Cennet kadının (80 yaşında) gözlerini oydular, sonra silah sıkarak öldürdüler. Yakınında bulunan helanın çukuruna baş üzeri atıp, üzerine at arabasını devirdiler. Daha sonra hem bizim evi, hem diğer evlerin tümünü yaktılar. Fevzi Görkem, ‘Yürü, hadi seni kurtarayım’ diyerek beni alıp götürdü. Bir süre yürüdük, aniden kalbim sıkıştı, yürüyemedim. beni bırakıp gitti. Biraz dinlendikten sonra evime döndüm. Evimin her tarafı alev, kül ve kan... Azıcık dinlendim, askerlere haber vermek ve sığınmak için çıktım. Yolda Mustafa Göktaş, bir elini İbrahim Usta’nın boynuna sarmış, diğer elinde de tabanca tutuyordu. İbrahim Usta’ya, ‘Senin kanını evime akıtmayayım’ diyordu. Götürdü, saldırgan topluluğun içine itti, topluluk İbrahim Usta’yı dövmeye başladı, sonra da onu öldürdüler. Ben de kör-topal sürünerek askerlere sığındım...”

    Asker tanıklardan Yüzbaşı Timur Şen “Kahramanmaraş 3. Tabur 8.Bölük Komutanı olduğunu; 22.12.1978 günü cereyan eden cenaze töreni olayları sonrasında, General Boğuşlu’nun başkanlığında yapılan toplantıda, Yörükselim mahallesinde oturan Alevilere karşı harekete geçileceği yolunda istihbarat alındığı için bu mahalle ile diğer mahalleler arasında birliklerin yerleştirilmesine karar verildiğini; kendisinin de 3. Tabur 8. Bölük ile beraber 23.12.1978 günü 04.30-05.00 civarında Jandarma Komutanlığı (Şehit Çuhadar Ali Caddesi’nin doğuya uzanan kısmı-Işık Caddesi-Pınarbaşı Caddesi) tertibat alındığını; Uğrak Pastanesinin bulunduğu köşedeki yola (Uzunoluk Caddesi-Işık Caddesi), şehirden gelip Askeri Gazino’ya çıkan yola (Enstitü Caddesi), Vilayet Konağı’na çıkan yola (Pınarbaşı Caddesi) ve bunlardan özellikle Uzunoluk Caddesi’nin Işık Caddesi ile kesiştiği Uğrak Pastanesi’nin bulunduğu köşeye askerleri yerleştirdiğini; her birinin başına 3 takım komutanı görevlendirdiğini, kendisinin de elindeki telsizle Uğrak Pastanesi’nin önünde yer aldığını; saat 07.00 sıralarında gün yeni ışımaya başlarken Belediye hoparlöründen, ‘Dünkü olaylarda şehit edilen 2 din kardeşimizin bugün cenazesi kaldırılacaktır. Bütün din kardeşlerimiz buna katılsınlar, din kardeşlerimiz son görevinizi yapın’ şeklinde ve genel mahiyeti itibarıyla sağ görüşlü kişileri toplamayı amaçlayan anonsların yapıldığını; anonsların arkasından da anonsu yapan dernek veya partinin isminin söylendiğini; bu anonsların 08.00’e kadar devam ettiğini; durumu telsizle Tabur Komutanı’na bildirerek anonsların önlenmesini istediğini, Tabur Komutanı’nın Vali ile temasa geçtiğini söylediğini; bu anonslar üzerine köşe başını tuttuğu yollardan şehir merkezine doğru şahısların birer ikişer inmeye başladığını,
    murat yiğit
    murat yiğit
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 89
    Yaş : 37
    Kayıt tarihi : 10/02/09

    maraş katliamı Empty Geri: maraş katliamı

    Mesaj  murat yiğit Çarş. Şub. 11, 2009 2:09 pm

    “Saat 09.00 civarında Uzunoluk Caddesi’nden yukarıya tertibat aldığı yere doğru ellerinde kalın sopalar ve taşlar olan, ‘Kahrolsun komünistler, Şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız, hesap soracağız’ diye bağıran, yol üzerindeki işyerlerini tahrip ederek ilerleyen 15.000 kişi civarında bir topluluğun gelmekte olduğunu; Uğrak Pastanesi’nin köşesinde 15 askeri” bir Takım Komutanı ve kendisinin beklemekte olduklarını, grubun hareketlerini devamlı olarak Tabur Komutanı’na rapor ettiğini; yolun ortasına bir makineli tüfek yerleştirerek beklemeye başladığını; grupla arasında 100 metre kalınca gruba doğru giderek daha fazla ilerlememelerini, bağırmamalarını, aksi halde ateş açacağını söylediğini; grubun bu ihtar üzerine durduğunu; ellerindeki sopaları devamlı salladıklarını; hepsi ile muhatap olamayacağını, liderleri kimse onun gelip konuşmasını söyleyince, grubun önünde lider pozisyonundaki 3 kişinin gayet küstahça ve ellerindeki sopalarla kendisine doğru ilerleyerek, ‘Söyle, biziz’ dediklerini; bu 3 kişiyi bir gün önceki cenaze töreni olayları sırasında Ulucami önündeki sağ grubun en ön saflarında görmüş olduğunu ve tahrik edici davranışlarda bulunduklarını fark ettiğini; bu 3 kişiden birisinin olaylardan sonra yakalandığında teşhis ederek hakkında ifade verdiğini ve isminin Şaban Denizdolduran olduğunu, bu 3 kişiye bulunduğu yerden geçemeyeceklerini, bu hususta emir aldığını, geçmeye çalıştıkları takdirde makineli tüfekle ateş ettireceğini ve ne pahasına olursa olsun buradan geçirtemeyeceğini söylediğini; bu 3 kişinin kalabalık gruba dönerek geçemeyeceklerini söylemesi üzerine grubun içinde dalgalanmalar olduğunu, kimisinin geriye döndüğünü, kimisinin tekrar kendilerine doğru yürümeye başladıklarını, bu gruptan bir kısmının, ‘Bizim Orduyla işimiz yok, bırakın bizi yukarıya geçelim’ dediklerini; kendisiyle konuşan 3 kişinin ise topluluğa dönüp, ‘Yörükselim Mahallesinde arkadaşlarımız şehit ediliyor, gidelim’ diyerek grubu tahrik etmeye çalıştıklarını; ancak topluluğun kendisine karşı tecavüzkar hareketi olmadığı gibi, kendisini de geçmeye çalışmadıklarını; bu arada şehir içinde muhtelif yerlerden, özellikle Yörükselim Mahallesinden yoğun şekilde makineli tüfek sesleri geldiğini, saat 09.00-09.30 sıralarında yine Belediye hoparlörlerinden Valiliğin sokağa çıkma yasağının ilan edildiğini, bunun üzerine kendisinin hem bu üç kişiye hem de gruptakilere dağılmalarını, evlerine gitmelerini tekrar söylediğini; gruptan kopmalar olmasına rağmen 4 veya 5 bin kişi civarında bir topluluğun hava kararana kadar sokakta kalmaya devam ettiğini; topluluğun liderlerine çocukları niçin aralarına aldıklarını, ateş etmesi halde, doğacak panikten ezilip ölebileceklerini söylediğinde ‘Onlar davalarına inanan kişiler, bu yaşta davalarına hizmet ediyorlar’ diye cevap verdiklerini,

    ”Sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra Yörükselim Mahallesin’in bulunduğu tarafa doğru koşarak gelen 4-5 kişiyi yakaladığını; bunlardan birinin üzerinde ucu kıvrık keskin orak şeklinde kesici bir alet (tahra), iki üç dinamit lokumu, bol miktarda tüfek fişeği, dinamit kapsülü ve pantolon kemerine sokulmuş şişe içinde benzin bulunduğunu; yakaladığı bu şahısları çok yakındaki Merkez Polis Karakolu’na gönderdiğini; grubun saat 21.00 sıralarında tamamen dağıldığını”ifade ediyor.

    BASINDA KATLİAM

    Hürriyet( 26.12.197

    “Girilen evlerden ve enkaz altından cesetler çıkarılıyor. Cesetlerin kokmaması için çevre illerden buz istendi. Cuma gününden bu yana örgütlenmiş saldırgan toplulukların yarattığı dehşet ve terör...Ölü sayısı 98, yakılan-yıkılan enkaz altında cesetler bulunduğu, askeri birlikler, girilmeyen Yörükselim Mahallesi’ne giderek kontrol altına aldı. Çamlık tarafında bir topluluk askerlerin üstüne ateş açtı.

    “Mağaralı Mahallesi’nde kokmaya başlayan 16 ceset bulundu. Otopsilerin Belediye Mezbahasında yapıldığı öğrenildi. 2500 kişilik seyyar mutfak Ankara’dan getirildi.

    “Saldırganlara dinamit lokumu ve silah dağıtıldı. Adını açıklamayı sakıncalı bulan bir yetkili, ‘Maraş Müftüsü’nün resmi araçlarla kenti dolaştığını ve halkı kışkırtıcı konuşmalar yaptığını, olayların bundan sonra başladığını’ öne sürdü”

    Cumhuriyet: (25.12.197

    “24.12.1978 sabahı saat 10.15 sıralarında sağcı gruplar, sokağa çıkma yasağına karşın kentin sokaklarında birikmişler; bin kişilik bir grup Vilayete yürümeye başlamışlardır. Topluluğun dağılmasını isteyen jandarmalara saldırınca aralarında çatışma çıkmış, jandarmalar havaya ateş etmek zorunda kalmışlardır. Ve beş bin mermi yakılmıştır. Sağcıların ellerinde Amerikan yapımı M.1. piyade tüfeklerinin bulunduğu, Vilayete yakın bazı binaları ateşe vermişlerdir.

    “Yakınlarını kayıp eden çok sayıda yurttaş, vilayet önüne gelerek ‘Biz bu şehirden gitmek istiyoruz. Bize yardım edin, asker değil, şehri terk için araç istiyoruz’ diye bağırıyorlardı.

    ”YSE Bölge Müdürlüğü’nün binası, sağcı saldırganlarca işgal edilmiştir. Orada silah dağıtıldığını, Yörükselim, Yeni Mahalle ve Sakarya Mahallesi’nde iki günden beri mahsur kalan kişileri kurtarmaya giden polislerin üzerine uzun menzilli silahlarla ateş açılmıştır.

    “Yapılan saldırılardan sonra acilen evlerde kadın ve çocukların kurşuna dizildiği, boğazlarının kesildiği, daha sonra ölülere gaz dökülerek evlerinin ateşe verildiği bildirilmiştir.”

    Aydınlık (16.01.1979)

    “Evimize saldırmışlardı, kaçtık. Mecburen Mahmut Kuşat’ın (Kürt Mahmut) evine sığındık. Kendisinden korkuyorduk. Bize, ‘Biraz sonra geleceğim’ diyerek dışarı çıktı. O sırada telefon çaldı, telefonu açtım. telefona çıkan şahıs, ‘Ben Ahmet Yıldız’ım dedi ve Mahmut’u sordu. Kendisine ‘Evde olmadığını ve benim de akrabası olduğumu’ söyledim. ‘Biz burada komünist Alevileri epeyce öldürdük’ dedi.’Elimize geçen kominist kurtulamıyor, doğruca fabrikaya atıyoruz. Nusret (Nusret Kusat, Mahmut’un oğlu) İslahiye’den bir sandık silah getirdi. Burada pek gözükmemesi için gönderdim. Herhalde eve gelir. Şu anda bizim Bekir ve Mehmet bir Aleviyi çevirdiler. Durum iyi. Bizim gibi yaparlarsa, şehirde hiçbir Alevi komünist sağ bırakmayacağız. Sizin orada durum nasıl?’ dedi. İyi, iyi burası sakin, dedim ve korkudan kapattım.

    “Hemen Vilayeti aradım. çıkan komutana, ‘15 dakika içerisinde bizi kurtarmazsanız öldürecekler’ dedim. Eğitim Enstitüsü’ne de telefon ettim. Bizi kurtarmaları için yardım istedim. 15 dakika kadar sonra zil çaldı. İçeri Mahmut Kuşat girdi. Hemen telefona koştu. Telefonda Başhekim Çetin Diker’le görüştü. ‘Ağabey Komünist Alevilerin seni öldürdüğünü duyduk ve çok üzüldük, şükür sağsın’ dedi. Evde bulunanlar titremeye başladık. Askeri arabalar o anda geldi. Kurtulduk”

    Davanın Sonucu ve Yargılanmalar

    Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Hatay İlleri Sıkıyönetim Askeri Komutanlığı 1. Nolu Askeri Mahkemesi’nin gerekçeli kararı şöyledir:

    804 kişi hakkında dava açılır. Bu sanıklardan 29’u ölüm cezasına, 7’si müebbet hapse; 7’si 15-24 yıl arasında, 29’u 10-15 yıl, 259’u da 5-10 yıl arasında, 26’sı ise 1-5 yıl arasında hapis cezası almışlardır. 379 kişi davadan beraat ederken 68 kişi firarda olduğu, veya dava sırasında ölmüş olduğu için davadan düşerler. Öte yandan ölüm ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulanmış ve cezaları azaltılmıştır. Ardından mahkemenin kararı Yargıtayca bozulmuştur. Yeni yargılama sonucunda da idam cezaları uygulanmadı. Kanlı Maraş dosyası sessizce kapatılmış oldu.
    deniz dezmiş
    deniz dezmiş


    Mesaj Sayısı : 4
    Kayıt tarihi : 10/02/09

    maraş katliamı Empty Geri: maraş katliamı

    Mesaj  deniz dezmiş Çarş. Şub. 11, 2009 2:27 pm

    emeğine sağlık murat kardeşim

      Forum Saati Cuma Kas. 01, 2024 6:29 pm